Bayrağı daha yukarı taşımak için

İktisadi tarihimizin en büyük sıçramasını yaptığı 2000’li yıllara damgasını vuran gelişme, Türkiye’nin ihracat yapısını yeniden dizayn etmesiydi. Ülkemiz, yüzünü dış dünyaya döndükçe ihracat bilinci gelişti ve üretim yapısı ihracata dayalı olarak biçimlendi. Ancak bu manzara, güllük gülistanlık bir ortamda meydana çıkmadı. İhracatçılar bir yandan eriyen kârlara karşın, önü alınamaz bir şekilde artan enerji, istihdam ve diğer girdi maliyetleri ile boğuşmak durumundaydı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi, bu süreçte çok önemli bir misyonu yerine getirdi. Kamuoyuna ihracatın önem ve değerini aktararak, üretim ve ihracat odaklı büyümeyi sürekli gündemde tuttu. Gurur ve mutlulukla ifade etmek isterim ki, yedi yıldır şahsımın başkanlığında TİM’i yöneten ekip, Türkiye’nin refahına giden yolu açmak için ihracatımızın 26 milyar dolardan 130 milyar dolar seviyelerine geldiği bu döneme öncülük etti. 59 ihracatçı birliği altında örgütlenmiş 40 bini aşkın firmanın çatışı olan TİM, bu yedi yıllık sürede dört ayrı hükümetle çalıştı. Birlikte gülüp, birlikte ağladığımız, ama çalışmak ve üretmekten hiç yılmadığımız bu dönem, beraber yürüdüğümüz tüm arkadaşların ortak eseridir. Bugün Türkiye İhracatçılar Meclisi saygıdeğer bir kurumsal kimlik olarak ülke gündeminde yer alıyorsa, ihracatçı birlikleri bir bilgi ve cazibe merkezi olarak konumlanıyorsa, ortak aklın ortaya koyduğu bu çalışmayla gerçekleşmiştir. Bugün Türkiye’de ihracat yapmayan il kalmadı. Sayıları her geçen gün artan binlerce firma ve onların yarattığı değerleri üreten milyonlarca çalışan, Türkiye’nin ekonomik refaha ulaşması ve çağdaş bir uygarlık olabilmesi için var güçleriyle çalışıyor.

Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme yapısında kat ettiği diğer bir önemli aşama, yalnızca ihracatı değer olarak büyütmek değil, innovati f bakışa sahip, tasarım ve Ar-Ge’ye önem veren anlayışla üretime geçmek oldu. Rekabetin kıran kırana yaşandığı pazarlarda mücadele veren ihracatçımız, üretkenlikleriyle yabancı şirketlerin de Ar-Ge merkezlerini ülkemize taşımaları yönünde cesaret vermektedir.

Çalışma arkadaşlarımla beraber görevde olduğumuz yedi yıl boyunca gündemimizden hiç düşürmediğimiz, innovasyon ve tasarım gücümüzü geliştirme konularını her fırsatta vurguladık. Bu alanda Türkiye’de ilk kez İnnovasyon Konferansları düzenledik ve her alanda gerçekleşen tasarım yarışmalarına maddi ve manevi destek verdik. Ar-Ge’ye yaklaşım özünde bir bilinç ve bakış açısı sorunsalıdır. Türkiye’nin üreticileri, bu alanda yaptıkları yatırımların karşılığını Pazar payı artışı, rekabette üstünlük ve nihayetinde kazanç olarak geri alacaktır. Algımızı bu yöne çevirdiğimizde, 21. Yüzyılın başarı öyküsü olarak Türkiye’nin hikayesini yazdırabiliriz.

Yaşam lineer biçimde ilerlemiyor; sarmal bir yay gibi dönenerek uzarken, bitimsiz bir döngüyü izliyor esasında. Bu kesintisiz ilerleme mücadelesinin, doğal olarak bir sonu da yok. Bizim son zannettiğimiz her bir evre bitimi, yeni bir başlangıcı da içinde saklıyor. Sürekli vurguladığımız birlikte çalışma felsefesi, başkanlığı bir makam olarak değil, bir görev olarak görmemizi sağlamaktadır. Bu doğrultuda artık Türkiye İhracatçılar Meclisi’ndeki misyonumu tamamladığıma inanıyor ve gönül rahatlığıyla bayrağı arkadaşlarıma devrediyorum. Böyle bir karar, ancak tüm sektörlerden bu kadar ilgi ve destek görürken alınabilirdi. Farklı bir zaman diliminde bu karara varmak hem kişisel olarak bana, hem de başkanlığını yürüttüğüm kurumun saygınlığına yakışmazdı. Ekip olarak, başlı başına bir kurum yarattık. Elbette ve bunun geleneklerini de yaratmak durumundayız. Aldığım kararan en önemli sebebi de bu gelenekleri yaratmaktır.

Elbette bu bir son değil; çünkü her son yeni bir başlangıçtır. Kişisel olarak bu süreçte edindiğim bilgi birimini, başka mecralarda ülke ve toplumumuzun yararına yeni atılımlar için kullanacağım. TİM ve ihracatçı birliklerimiz de, kazandıkları kurumsal kimlik ve önlerine koydukları vizyonla, Cumhuriyetimizin 100. yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefine doğru emin adımlarla yürüyecektir. Ortaya koyduğumuz çalışma anlayışı, bir geleneğe dönüşerek daha da güçlenecektir.

Görev bayrağını devralacak çalışma arkadaşlarımın da, bayrağı daha yukarıya taşıyacaklarına dair hiçbir şüphem yok. Türkiye, son on yılda çok kritik bir dönemeci, son derece başarılı bir şekilde atlatmıştır ve Cumhuriyetimizin 100. Yılı 2023’e dair koyduğu hedeflere doğru ilerlemektedir. Görevi üstlenecek arkadaşlarımızın, sorumluluklarının bilinciyle üstün bir çaba göstereceklerine eminim.

Mevlana, yüzyıllar önceden göstermiştir doğru yönü aslında: “Ne varsa düne ait, dünle beraber gitti cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım…” Türkiye’nin zenginleşmesi ve refahına doğru giden bu yolculukta, hep birlikte yeni şeyler söylemek dileğiyle. Esen kalın…

 


    

Bayrağı daha yukarı taşımak için... 

İktisadi tarihimizin en büyük sıçramasını   yaptığı 2000’li yıllara damgasını vuran gelişme, Türkiye’nin ihracat yapısını yeniden dizayn etmesiydi...

  Devamı >>